Ana içeriğe atla

Aşk'ın sırları




.....Dün kapısından geçenlere Aşk'ın sırları ve değeri sorulan tapınağın
girişinde durmuştum. Ve önümden çok zayıflamış, yüzü hüzünlü yaşlı bir
adam iç çekerek geçti ve şöyle dedi :
"Aşk bize ilk insandan beri bağışlanmış bir güçsüzlüktür."
   
Yiğit bir genç karşılık verdi :
"Aşk
bugünümüzü geçmişe ve geleceğe bağlar."
Ardından kederli y...üzlü bir
kadın hıçkırarak şöyle dedi :
"Aşk cehennem mağaralarında sürünen
kara engereklerin ölümcül zehiridir.
Zehir çiy gibi taze görünür,
susuz ruhlar aceleyle içer onu ; ama bir kere zehirlenince hastalanır ve
yavaş yavaş ölürler."
Sonra gül yanaklı bir kız gülümseyerek dedi
ki :
"Aşk Şafak 'ın kızları tarafından sunulan ve güçlü ruhlara güç
katıp onları yıldızlara çıkaran bir şaraptır."
Ardından çatık kaşlı,
kara giysili, sakallı bir adam geldi :
"Aşk gençlikte başlayıp
biten kör cahilliktir."
Bir başkası gülümseyerek açıkladı:
"Aşk
insanın tanrıları mümkün olduğunca fazla görmesini sağlayan kutsal bir
bilgidir."
Sonra yolunu asasıyla bulan kör bir adam konuştu :
"Aşk
ruhlardan varlığın sırlarını gizleyen kör edici bir sistir;
yürek
tepeler arasında sadece titreşen arzu hayaletlerini görür ve sessiz
vadilerin çığlıklarının yankılarını duyar."
Çalgısını çalan genç bir
adam şarkı söyledi :
"Aşk ruhun çekirdeğindeki yangından saçılan ve
dünyayı aydınlatan bir ışıktır.
Yaşam 'ı bir uyanışla diğeri
arasındaki güzel bir düş olarak görmemizi sağlar."
Ve paçavraya
dönmüş ayaklarının üzerinde sürüklenen güçsüz düşmüş çok yaşlı bir adam
titrek bir sesle şunları söyledi :
"Aşk mezarın sessizliğinde
bedenin dinlenmesi, Sonsuzluk 'un derinliklerinde ruhun huzura
ermesidir."
Ve onun ardından gelen beş yaşındaki bir çocuk gülerek
dedi ki:
"Aşk annemle babamdır, onlardan başka kimse bilmez aşkı."
Ve
böylece Aşk'ı tarif eden herkes kendi umutlarını ve korkularını bıraktı
önüme sır olarak.
O anda tapınağın içinden gelen bir ses duydum:
"Yaşam
iki yarıya ayrılmıştır: biri donar, biri yanar; yanan yarı, Aşk 'tır."
Bunun
üzerine tapınağa girdim , sevinçle diz çökerek dua ettim :
"Tanrım,
beni yanan alevin besleyicisi yap ...
Tanrım beni kutsal ateşine at
..."
H.Cibran

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Format atamadım

Bu gün bilgisayarıma format atmaya çalışırken delirdim. Hiç bir şey istediğim gibi gitmedi. Önce DVD-Rw bozuldu ardından harddiski görmedi sonra cd çalışmadı . vazgeçtim formattan. Resimlerin arasında gezinirken bunu görünce dayanamadım dedim tam benlik hemen yazmalıyım en azından içimi dökeyimde rahatlayayım dedim. Şu anda yukarıdaki yaratığa benziyorum. çıldırmış bir vaziyette bilgisayarın başında oturuyorum :((

Zeytinlik...

Ailemle en büyük keyfimiz ya hafta sonları zeytinliklere gitmektir. Bir yandan zeytinlerle uğraşır, çalıları aralar, budam yapar, zeytin dibi çapalarız. Ama işin en keyifli kısmı piknik yapmaktır. Genel de sucuk kebap ederiz ki çok lezzetli olur o açık havada. Daha ben küçükken gitmeye başlamıştık zeytinliklere, sırf eşeğe binicem diye giderdim. Bir çocuk olarak yapacak pek işim olmazdı. Kuşla böcükle oynardım annemim peşinde dolanır dururdum kuyruk gibi. İşte bu fotoğrafı kardeşim çekmiş ben orda değildim görünce bir an çocuk olduğum zamanlar geldi aklıma annemin peşinden dolanışım. Babamı kızdırışlarım ki bu konuda çok başarılıydım :) . öyle işte insanın aklına neler getiriyor bir fotoğraf siyah beyazın nostaljisi belkide nerden nereye demenden geçemiyor insan. Önümüzde daha çok gün olsun istiyorum, yaşamak istiyorum, ailemle beraber zeytinliklere tekrar tekrar gitmek istiyorum .

süslü kahve

Bazen bir yudum kahve iyi gelir ...